Hikayeler - 1
Gül Bahçesi..  
 

Delikanli yillar sonra dogdugu kasabaya döner.Sabah uyandiginda aklina yillar önce evlenmek istedigi,kasabanin güzel kizi gelir.Kizin güzelligi cevre kasaba ve sehirlerde bile dillerdedir ve kimler istediyse kiz bir türlü olumlu yanit vermemistir.Otelden cikar ve gördügü yasli adama kizi sorar.Yasli adam az ilerde güzel bahce icinde bir ev gösterir, kizin orada oturdugunu söyler.Delikanli merak eder,kizin nasil biriyle evlendigini.Bir kösede beklemeye baslar,bir müddet sonra yaslica kel pek te hos görünmeyen bir adami yolcu eder kiz kapidan...Üstelik zengin bir adam da degildir....

Adam gittikten sonra delikanli calar kapiyi,kendini tanitir.Sorar niye bu adamla evlendigini kiza...
Kiz söylerim der ama bir kosulla....
Evin arkasinda büyük bir gül bahcesine götürür delikanliyi ve der ki:
Bu bahcenin en güzel gülünü bana getirirsen söyleyecegim sana niye bu adamla evlendigimi...Ama asla geri yürümek yok bahcede,arkana bakmak yok en güzel gülü istiyorum sadece...
Memnuniyetle der delikanli ve girer bahceye....
Cok güzel sari bir gül durmaktadir karsisinda tam elini güle uzatmisken pembe bir gonca görür az ötede,ilerler...
Ona uzanirken kadife kirmizi bir gül ilisir gözüne ilerde...
Derken.....Birde bakar bahcenin sonuna gelmis...
Kiza verdigi söz gelir aklina..Geri dönmek yok...
Ne yapsin..Mecburen buldugu alelade,hatta solmaya yüz tutmus bir gülü mahcup bir sekilde götürür kiza....
Kiz gülümser gülü görünce..
''Bilmem aldin mi cevabini''der delikanliya.....
Hayat bu bahcede yürümeye benzer....




ÖLÜMSÜZ AŞK
 
Genç kız yine acılar içinde odasında yatıyordu. Henuz hayatının baharında ölümle yüz yüzeydi. Babası onu kurtarmak için gazetelere ilan vermiş, para teklif etmişti. Ama onun kalbinin teklemesi değil, kalbinin içindeki sızı ilgilendiriyordu. Sevdiği aklına geldi bir damla yaş daha döküldü gözlerinden. Ayrıldıklarından beri tam beş çile dolu yıl geçmişti. Aslında sevgilerinin arasına o kahrolası para girmişti. Hatırlıyorduda sevdiği ona birkeresinde:
- Ben zengin değilim belki ama seni seven bir kalbim var. Sana sadece onu verebilirim, demişti.

Zaten sevgiye muhtaç birisi başka ne isteyebilirdiki. Kendisini sevmesi yeterdi.O en çok Saçlarının dökülmesine üzülüyordu. Çünkü sevdiği öpmüş koklamıştı saçlarını. Her dökülen saç yüreğine bir hançer olup saplanıyordu. Şimdi tek isteği sevdiğinin son anlarında yanında olmasıydı. Ne olurdu onu birkez daha görebilse, onu birkez daha koklayabilse.Bu düşünceler arasında uykuya daldı.

Babası heyecanlı bir şekilde kızının odasına girdi. " Müjde kızım,kalp bulundu " dediğinde kızının bir peri güzellliğinde, sevdiğinin özleminden ıslanmış yüzüne baktı ve çıktı odadan...

Genç kız, bir hafta sonra kendine geldiğinde sanki başka bir dünyadaydı. İçinde acaip bir his vardı. Sanki bu dünya ona çok farklı gelmişti. Aklına yine sevdiği geldi. Kalbi eskisinden daha hızlı atmaya başladı. Kalbi değişmişti ama sevdiğini eskisinden daha çok sever olmuştu.

Bir gece ansızın uyandı uykusundan kalbi çok hızlı atıyordu. Bu durum sürekli böyle devam etti.Doktora gitti, durumunu anlattı. doktor:
- Bir aya kalmaz geçer, demişti.
Ama aradan aylar geçmesine rağmen durum aynıydı.

Birgün bahçeye çıktı Çiçekleri seviyordu. Kırmızı güllerin yanına gitti. Kalbi hızlı hızlı atmaya başladı. En çok kırmızı gülleri severdi. Çünkü sevdiği ona benzediğini söylerdi hep. Birden kapı çaldı. Kapıyı açtı kimse yoktu. Yere baktı bir mektup vardı ve onaydı. Mektubu açtı ve kalbi hızlı hızlı atmaya başladı. Bu onun kokusuydu. Koltuğuna zarzor oturabildi. Zarfın içinden mektubu titreyen ellerle çıkardı ve okumaya başladı :
" Sevdiğim, bugün sevdamızın altıncı yılı. Seni hep sevdim. Seninle ayrılmak zorunda kaldığımızdan beri, bir kalbe iki sevginin sığmayacağını bildiğimden ne birini sevdim ne de evlendim. Her günüm çile ve azapla geçti. Hergün sana şiirler yazdım, hergün şiirlerimi okudum ve hergün ağladım. Tam beş yıl boyunca hergün yazdım, okudum, ağladım. Birgün önüme bir fırsat çıktı. Bu fırsatı reddedip kendime daha fazla haksızlık edemezdim. Belki seni unuturum diye senden çok uzaklara gittim. Ama şimdi seni daha çok özlüyorum. Her gece yanına geliyorum o masum yüzünü okşuyor yanaklarına öpücükler konduruyorum, sen uyanıyorsun benim geldiğimi anladığını sanıyorum ama sen o tatlı uykuna geri dönüyorsun. Sevdiğim hep ben geldim senin yanına artık sen gel olurmu. Kırmızı güllerimize iyi bak. Ve artık unutma içinde seni senden daha çok seven bir kalbin var artık. Ona iyi bak olurmu. Kırmızı güllere ve kalbimize iyi bak. Seni yanıma gelene kadar bekleyeceğim sevdiğim Hoşçakal..."



SONSUZA DEK!
 
Gülçe ; 17 yaşında Trabzon da doğmuş ve büyümüş çevresi tarafından çok sevilen, arkadaşları arasında lider kişiliği olan, çabuk sinirlenen ve sinirlenince ne sölediğini bilmeyen, çalışkan,, başarmak için elinden geleni yapan, arkadaş canlısı,sevecen bir kişiliğe sahiptir.
Tamer ; 16 Yaşında Giresun doğumlu Ordu da yaşayan o da gülçe gibi çevresi tarafından çok sevilen,Futbol oynamayı çoook seven, kıskanç, kendini hiç beğenmeyen, şakacı,sevecen, aniden sinirlenip ne söylediğini bilmeyen, arkadaş canlısı, Her soruca kendince bir cevap üreten bir tiptir.

Gülçe Anlatıyor ;
-Bir sonbahar akşamı...yağmur yağıyor yine şehrime,ılık bir rüzgar esiyor.Bense gelecek endişesiyle unuttuğum herşeyi anımsamaya çalışır gibi pencerede yağmurun ve rüzgarın dansını izliyorum usulca.Yıldızları görmeye çalışıyorum umutsuzca...Sonra bir uçak geçiyor ve onunla 'bay doğru'ya selam gönderiyorum.Saçma geliyor çoğu arkadaşıma.Çoğu aşkın deneyip yanılmak olduğunu düşünüyor ve aşkı karşılıklı çıkar ilişkisine dayandırıyor
Konuşacak yeni birilerine ihtiyaç duymuştum;beni tanımayan ve tanımadığım insanlara...Arkadaşlarım ve ailem yetiyordu aslında bana fazlasıyla.Ama yine de dünyanın herhangi bir yerinden herhangi biriyle sohbet etmek de iyi gelebilirdi can sıkıntıma.
Chat buna iyi bir çözümdü açıkçası.Biriyle tanıştım nicki 'TMR've benimkiyse 'princess_ice'tı.Sohbet gerçekten çok güzeldi ve boyuneğmeyen asi sorgulayışlarımı unutturmuştu bana nedensizce.Mail adreslerimizi almıştık birbirimizin .Ama ikimizin de dersleri ağırlaşıyordu gitgide.Bu yüzden ben nete yalnızca iki ayda bir ona mail atmak için giriyordum ve ondan gelenleri okumak için .Sonra okullar kapanınca tekrar görüşmeye başladık,saatlerce sohbet ediyorduk asla sıkılmadan .Birbirmizin resimlerini görmüştük ve işte o anda ondan çok etkilenmiştim.
Bir gün bir mail aldım ondan.Mailde benden çok hoşlandığını yazmıştı.Ben de ondan hoşlanıyordum en az onun kadar.Ve günler geçtikçe farkettim ki bana öğretiyor ve yaşatıyor bilmediğim tüm güzel şeyleri meğer bay doğruyu bulmuşum.
Otobüste,yolda,okulda,sinemada,belki de bir cafede karşılaşabilirdik seninle ama bay doğruyu chatte bulmak bana çok imkansız geliyordu.Çünkü ben bunun yalnızca Meg Ryan filmlerinde olabileceğine inananlardandım.Yanılmışım...
Listen to me all of the world!!!!
PRINCESS_ICE LOVES TMR FOREVER....

Tamer Anlatıyor ;
- O gün akşmında her zamanki gibi iftardan sonra mynete girmiştim. Sırf zaman geçirmek için zaten Birazdan müşteriler iftarını açar açmaz kafeye üşüşürdü. Namaza gideceğim diye evden kaçan gençler, serseriler birazdan gelirdiler zaten. Mynete nikimi TMR (TaMeR) yazarak girdim ve princess_ice nikli birisini gördüm buz prenses niki bana garip gelmişti. Neden acaba bu niki kullanıyor diye merak etmiştim. En iyisi kendisine sormak dedim içimden. Tanışmamız böyle başladı. Onun zamanı kısıtlıydı annesi babası nete girmesine çok fazla isin vermiyordu. Biraz kendimizi tanıttıktan sonra ben Gülçe'den msna dresini istedim yok dedi mail adresini verdi. Daha sonra mailleştik. Gülçe'ye mail yazarken diğer mail yazdıklarıma oranla kat kat daha çok şeyler yazıyordum. Sanki ona herşeyimi anlatmak istercercesine. Sonra ikimizn de dersleri yoğunlaştı maillerimizi daha seyrek gelmeye başladı .
En son maili yılbaşında almıştım .daha sonra cevap gönderdim cevabımı mayıs ayında almıştım. Attığı mailde yeni msn adresi aldığını sölemiş ve adresini vermişti hemen kişi listeme ekledim ve şansıma hemen oturumu açtı. Biraz sohbet ettik eski günleri konuştuk sorna ben ona kameramı açtım o bana resmini gösterdi. Gülüşü ve gözleri beni çok etkilemişti. Ama ilk başta "Zaten nettesiniz arakdaşlıktan başka bir şey olmaz" diye düşündüm. Biraz sohbet ettikten sonra çıktı. Bende kuzenim çiğdeme çok güzel bir kızla tanıştığımı söledim. sonra bir gün msne Gülçe geldi ve kamerasını açtı. Gülçe'nin Canlı halini görür görmez çarpılmıştım adete çok güzel gülüyordu . ona yazı yazarken ellerim titriyordu. Çiğdem de yanımdaydı ona da gösterdim Gülçe'yi gerçekten güzelmiş dedi. Derslerimiz yavaş yavaş bittiği için daha sık görüşüyorduk. Gülçe o gün yine kamerasını açmıştı ve kamerayı açınca onun nefes alışını hissedebiliyordum sanki çok haycanlıydı kameradan görebiliyordum. Sanki içinde Depremler oluyordu. O gün bana babasının nete girmesini yaqsaklayabileceğini sölemişti. Çok üzülmüştüm ve ertesi gün babası bilgisayarın internet bağlantı kablosunu almış. Müdürü olduğu okula götürmüştü. İkimize çok üzülmüştük Gülçe " internet kafeden girmeye çalışırım gücüm yettiğince" demişti. Ama bu Tamer'e yetmiyordu ki Gülçe'ye tam da alışmıştı. Sonra Gülçe daha fgazla dayanamaıp gitmiş babasının aldığı kabloyu baika bi yerden satın almış ve kabloyu takmış ve hemen msn'e girmiş benimle konuşaiblmek için oysa bende tam o sırada halısaha maçımız var önceden belirlenmiş maça gideceğim. Bir taraftan herkes çağırıyor maça geç kalıcaz diye, b,r taraftanda güleç senin için geldim diyor. Ben şok oldum gülçenin geldiğine sonra maça gitmem gerektiğini söyledim hemen sinirlenip" zaens enin için bişey ifade etmiyorum iyi git" gibi sözler etmişti ben de gece maçtan geldikten sonra sana bi mail atacağım ve hiç yapmamış olduğum bişeyi sölicem sana dedim" biraz olsun gönlünü almıştım . Evet hiç yapmadığım birşeyi yapacaktım ilk defa bir kızdan hoşlandığımı söyleyecektim hemde o söylemeden. Daha önceden hep karşı taraf derdi senden hoşlanıyorum diye. Maçtan geldikten sonra Gülçeye mailimde ondan çok hoşlandığımı anlattım. sonra gülçe bende senden çok hoşlanıyorum dedi ve ilişkimiz başladı geceleri konuşuyorduk msnde gülçe'nin babası izin verdiği kadar, benim kafeyi kapatma vaktim gelene kadar. Daha sonra birlikteliğimizi ikimizde yakın arkadaşlarımıza anlattık. Bazen olumlu bazen olumsuzyorumlar aldık açıkçası sadece paylaşmıştık. Onların fikirlerine ihtiyacaımız yoktu. tek sorunumuz ayrı şehirlerde yaşıyor olmamızdı. bu aşkımızın en büyük engeliydi ikimiz içinde.sonra ben köye gittim vakit bulduk Gülçe'ye telefon açtım. telefonda baya konuşuyorduk. Tamer köyde dağa "Gülçe seni seviyorum" yazmıştı taşlarla. Yazdığı dağ ağaçsız bir dağdı ve Tamer yazıyı yazdığı alanın küçük taşlarını temizleyerek yazmıştı. Yazı uzaklardan görülebiliyordu. Ama köye çok yapğmur yağdığından yazı giderek bozuluyordu.
Ben Gülçe için hiç sevmediğim bişey(cep telefonu) aldım ve onunla konuşmaya başladık. Harika bir duyguydu. Telefon elimden düşmüyordu. akşama kadar gülçe ile konuşuyorduk sadece akşam mı tabi ki hayır gece sabaha kadar.
Benim kontörüm bittiğinde Gülçe bana mesaj attı ve eğer beni çok seviyorsan uzun çağrı yap az seviyorsan kısa çağrı. uzun -kısa çağrı oyunu başlamıştı. Bou oyun biraz sürdükten sonra gece Gülçe Yataktayken telefon açar. Tamer biraz anlatır daha sonra sen neden konuşmuyorsun diyince gülçe telefonu kapatır ve annem babam yataktayken konuştuğumu öğrenirse hiç iyi olmaz der. Daha sonra ben konuşur gülçe dinler tamer konuşur gülçe dinler, Tamer konuşur gülçe dinler ,, Daha sonra tamer Gülçe'den istediği şarkıyı kendisine mesaj oalrak yazmzsını ister. Gülçe Kayahan'ın Seninle Herşeye varım ben şarkısını ister. Tamer de ona söyler. Daha sonra başka bir şarkı istemesini söyler tamer. gülçe'de Haluk Levent'Cumartesi şarkısını ister Tamer bunu da söyler. Fakat bu sırada tamerin sarjı bitmektedir ve şarj cihazı da int. cafede kalmıştır. Gülçeye bunu söyler gülçe inanmıyordur." Tabi sıkıldın uykun da geldin bu yüzden uyduruyorsun" der Tamer inandırmaya çalışır. şarjı biraz daha idare etsin diy güç tasarrufu yapar. Sırf gülçe ile 2 sn daha konuşabilmek için.. Zor şey gülçeyi inandırır daha sonra telefon kapanır ve gece saat 2:30 3 gibi uyurlar.Ertesi gün de Akşama kadar telefonda konuşurlar. Gülçe bu sefer tamerden gece ona masal anlatmasını ister. Tamer de kabul eder. Sonrainternetten masal arar tamer gerçek aşk hikayelri derken bulamaz. Gülçeden hangi masalı istediğini sorar ve Rapunzel masalını ister. Tamer masalı bulur ve gece Gülçeye okumak üzere Yazıcıdan çıakrtır. Daha sonra Uyuyan güzeli de okumak için çıkartır. ve Tamer bir gerçek hikaye bulur. Kendilerininkine az da olsa benzeyen bir hikaye . Sanalda başlayan aşkın hikayesi. Tamer merak eder ve gülçeye okumak üzere Yazıcıdan çıkartır. Gece Hepsini teker teker Tamer okur. Kendi hikayelrine azcık da benzeyen hikayeyi de okur ve Biz de hikayemizi yazalım mı herkes bilsin ne olacak ki der tamer gülçe de kabul eder (:
Sonra Gülçe konuşamadığı için onunla bir oyun oynar tamer. Örneğin ; Ben soru soruyorum " Yarın için bir planın var mı " Cevap için eğer planı varsa telefonun tuşlarına bir kez, Eğer planı yoksa iki kez, Eğer soruyu anlamadıysa 3 kez tuşlara basıyor Gülçe. ikisi de çok eğleniyorlar bu oyundan. Daha sonra kontör bitiyor ve gece uyuyorlar. Bu sabah ta ikisi birden öykülerini yazıyorlar. Aşkımız bitmez bizim onun için üç nokta koymak istiyorum.

SONSUZA DEK ...



Lütfen Geç Kalmayın!
 
    10. Sınıf

    İngilizce dersinde yanımda bir kız oturuyordu onun için 'benim en iyi arkadaşım' diyordum... ama ben onun ipek gibi saçlarına bakıp onun benim olmasını istiyordum... Ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum, dersten sonra kalktı ve geçen gün sınıfta olmadığı için o günün notlarını istedi ona notları verirken bana teşekkür etti ve yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum...

    11. Sınıf

    Telefonum çaldı, arayan oydu ve ağlıyordu bana aşkın nasıl kalbini kırdığını anlattı, beni evine çağırdı, yalnız kalmak istemediğini söyledi, bende tabiki gittim, koltuğa, onun yanına oturdum, güzel gözlerine bakmaya başladım ve onun benim olmasını diledim, 2 saat sonra Drew Barrymore'un bir filmi başladı ve onu izledik filmi izledikten sonra uyumaya karar verdi, bana her şey için teşekkür etti ve yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum...

    Son Sınıf

    Mezuniyet balosundan bir gün önce yanıma geldi ve "çıktığım çocuk hasta ve partiye gelemeyecek" dedi, benimde çıktığım biri yoktu ve 7. sınıfta birbirimize söz vermiştik eğer çıktığımız biri olmazsa partilere birlikte gidecektik, "en iyi arkadaş" olarak. Ve partiye birlikte gittik, o akşam çok güzeldi, her şey yolunda gitti, partiden sonra onu evine kapısının önüne kadar bıraktım, kapının önünde ona baktım o da bana o güzel gözleriyle gülümseyerek baktı. Onun benim olmasını istiyordum... Ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum, bana "hayatımın en güzel zamanını geçirdiğini" söyledi ve yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum...

    Günler, haftalar, aylar geçti ve mezuniyet günü geldi çattı...

    Sürekli onu izledim onun mükemmel vücudunu seyrettim. Diplomasini almak için sahneye çıkarken sanki havada süzülen bir melek gibiydi. Onun benim olmasını istiyordum... Ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum. Herkes evine gitmeden önce yanıma geldi ve ağlayarak bana sarıldı sonra başını omzuma koydu ve "sen benim en iyi arkadaşımsın, teşekkürler" deyip yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum...

    Aradan yıllar geçti...

    Bir kilisedeyim ve o kızın nikahını izliyorum... evet artık evleniyordu, onun "evet, kabul ediyorum" demesini, yeni hayatına girmesini izledim, başka bir adamla evli olarak. Onun benim olmasını istiyordum... Ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum. Yeni hayatına girmeden önce yanıma geldi ve "nikahıma geldin teşekkürler" deyip yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum...

 Yıllar çok çabuk geçti...

    Şu an benim bir zamanlar en iyi arkadaşım olan kızın tabutuna bakıyorum, eşyaları toplanırken lise yıllarında yazdığı günlüğü ortaya çıktı... Hemen günlüğünü aldım ve günlükte okuduğum satırlar şöyleydi...

    "Onun gözlerine bakarak onun benim olmasını diledim... Ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum... Keşke bana beni bir kez sevdiğini söyleseydi..."



Hiçç Hiçç??  


Bir insani hayatindan sonsuza kadar cikartmak zorunda kaldin mi hic?
Hani ölmüs gibi, hani uzatsan da elini tutamayacagini bilmek gibi,
her an kapindan iceri gülümseyerek girecegini bekleyip ama aslinda hic gelemeyecegini de bilmen gibi. Ne zor sey degil mi ölmedigini bilmek , ama ölmüs gibi ulasilmaz olmasi artik o insanin sana, ne kadar katlanilmaz bir gercek degil mi
sen hala bu kadar sevgili iken? Özlemek, bu kadar özlemek,etini kemigini yakarcasina özlemek. Cok kötü degil mi?Bu kadar özleyip onu görememek, ona dokunamamak, onu isitememek , artik sonunun "Pi" hali degil mi? Biliyorsun degil mi? Ne kadar umutsuz bir arayistir o, kalabalik caddede gecen binlerce yüze bakmak belki bir kez daha görebilmek icin o yüzü, belki biraz önce gecti bu kaldirimdan diye düsünmek,
belki su an arkamda yürüyen insanlarin icinde bir yerde demek, belki su an üzerimdedir gözleri diye paranoyalar yasamak ne zordur degil mi?
Ne kadar eritir insani fark etmeden. Sende biliyorsun degil mi bunlari.?
Bir sinema koltugunda sende iki kisi gibi oturdun mu hic? Hic iki kisi gibi zevk aldin mi bir konserden yalniz basina. Güzel bir kafe kesfettiginde, güzel bir film seyrettiginde, güzel bir sarki dinlediginde güzellikleri oranynda eksik kaldıklarını hissettin mi paylasamadigin icin onunla. Bir barin kalabaliginda hic yarim vücudunla sallandin mi ortada? Hic iki kisilik beyninle yarim insan olabildin mi? Baktiginda aynana sadece yüzünün bir yarisini gördügün oldu mu hic? Sana hayatindaki en büyük yoksunlugu yasatandan nefret edemedigin zamanlar oldu mu hic? Gözünün icine baka baka kolunu bacagini kesen bir insanin yüzüne sevgi dolu bir gülümseme ile bakabildigin zamanlar oldu mu hic? Hayatta inanligin bütün degerlerini altüst eden birisine ask siirleri yazabildin mi? Onu icinde korumanin seni yok etmek oldugu zamanlara feda oldun mu hic? Icinde aglayan cocuga umut sarkilari söyleyemedi?in, özlemini, susuzluğunu, açlığını gideremedigin zamanlar oldu mu hic? Kanayan yarasini gördügün ama merhem olamadigin zamanlar. Gücünün, hani o tanrisal gücünün bir cocugun aglamasini susturamayacak kadar oldugunu gördügün zamanlar oldu mu hic?
Hiiiiiiic.... Hiic

 
 
Saatli Takvim
 

Günün Sözü
 
Tüm Gazeteler
 
Saat
 





 
Bugün 9 ziyaretçi (12 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol